Bazen kaybederken de kazanırsın der Fatih Terim. Her kaybın sonu hüsran görünebilir ama belki de daha önemli kazançların kapısını aralamıştır, iyiki böyle oldu noktasına gelebilmek için o an kaybetmek gerekir belki de. Mesela 2005-06 sezonundan bir örnek vereyim. Youtube’da ‘’fitbolkolik’’ adında bir kanal var. Eski maçların görüntülerini paylaşıyor, son 20 yıla hatta daha da öncesine giden maçları bulabilmek mümkün, bu kanal sayesinde çocukluk dönemime denk gelen, çocuk aklıyla duygusuyla izlediğim, sadece hatıralarda kalan maçları 24 yaşındaki halimle tekrar izledim. Az önce değindiğim 2005/06 sezonunda Galatasaray Fenerbahçe’ye içerde dışarda kaybetmişti derbileri. Bi taraftar için en kötü olaylardan biridir ezeli rakibe kaybetmek. Ben de bu 2 maçı tekrar izledim izlerkende epey hayıflandım, ‘’ah o top gol olsa’’, ‘’ah Nobre’yi kaçırmasanız’’, ‘’nasıl atamamış bu golü’’ minvalinde hayıflanmalarla izlerken ‘’peki ya gol olsa ne olacaktı?’’ Diye düşünmeye başladım. O gün derbiyi kaybetmiş olabiliriz ama o sezonun sonu öyle bir yere geldi ki 100 yıl geçse unutulmayacak, efsane Denizli faciası yaşanmayacaktı belkide, o dönemlerde en
İyi dönemini geçiren Fenerbahçe son 2 yılın şampiyonu, güçlü kadrosu, güçlü maddi durumu ile rüzgarı arkasına almıştı. Belki biz o gün o derbiyi kaybetmesek o olanlar hiç yaşanmayacak, belki de Fenerbahçe şampiyon olacaktı. Bu olay olduğu takdirde şu an bambaşka durumlarda olabilirdi takımlar, domino taşları misali etkileyebilirdi Türkiye Süper Ligi’nin gidişatını. O gün kaybedilen derbi hem kurulmaya çalışılan hegemonyanın kurulamamasına, rüzgarın kırılmasına ve ekonomik zorluklar içerisindeki Galatasaray’a ilaç gibi gelen bir şampiyonluğa yol açmıştı belkide. Her şampiyonluk önemlidir mutlaka ama bu şampiyonluk hem ezeli rekabet anlamında hem kulüp açısından en kritik şampiyonluklardam biridir. Aslında hayıflandığım maçta şu an iyi ki kaçırmışsınız Nobre’yi diyorum. Bir başka örneği ise bu yazıya asıl giriş sebebim olan Fenerbahçe’nin 2001-02 sezonundaki tersten rekor kıran Şampiyonlar Ligi macerası. Yine aynı kanal aracılığı ile izlediğim bu macerada önceki sezonun şampiyonu ünvanı ile ŞL ön elemesi oynayan Fenerbahçe İskoç ekibi Glascow Rangers ile eşleşir. İskoçya’da oynanan ilk maç 0-0 biter ve her şey İstanbul’da oynanacak olan rövanş maçına kalır. 1 golün bile çok kritik olduğu maçta Fenerbahçe Revivo ve Serhat ile 2-0 bulur. Tur kapısını yavaşça aralayan Fenerbahçe son dakikalara yaklaşırken gelen G.Rangers golü ile sarsılan FB biraz da telaş ile son dakikaları epey stresli geçirir. Bir türlü Rüştü’yü geçemeyen İskoçlar yüklendikçe yüklenmeye devam eder, en sonunda Rüştü’yü geçen top gol olmak üzereyken Ümit Özat tarafından çizgiden çıkarılır ve maç 2-1 biter. Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’ne kalır. O an için herkesin istediği olmuş, Rangers elenmişti. O gece kime sorsanız elensek daha mı iyiydi acaba tarzı bi cevap almanız gibi bir ihtimal düşünülemezdi. Bugün sorsanız keşke gol olsaydı da gitmeseydik diyen binlerce FB taraftarı bulabiliriz. Görüyorsunuz bazen olmaması olmasından iyidir, kötü sonuçlar, potansiyel rezaletlerin yaşanmasındansa en başından kaybetmek bazen de kazanmak olabilir, bi de böyle düşün…
Babamla Ankara’dan İstanbul’a 4 saat süren tren yolculuğunun ardından Pendik istasyonunda indik. Dolmuşla Kadıköy’e geçtik, saat henüz çok erkendi ama Kadıköy sokakları cıvıl cıvıldı. Manchester United'ı konuk edecekti bugün Fenerbahçe bu yüzden tüm kafeler barlar restoranlar sarı lacivertti. kaldırımlar son ses marş söyleyen formalı gençler ile yollar ise kornaya basan şoförler ile doluydu. Kadıköy de tam bir bayram havası vardı, besteleri kaydedip arkadaşlarıma yollayıp onları sinir ediyordum. Nazlı'nın Yeri'nde bir şeyler içerek maç saatinin gelmesini bekledik. Babam tribünden tanıştığı arkadaşlarıyla orada sohbet ederken ben bestelere eşlik edip telefonla video kaydediyordum. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadık bir anda kadrolar girildi haberini aldık. Bu maçın başlamasına 1 saat kaldı demek ayni zamanda bir an önce kalkıp stada doğru yol almamız gerektiğinin habercisidir. Son yarım saat kala stada girdik tribünler yavaş yavaş doluyordu. Maçın benim için ayrı bir önemi va
Yorumlar
Yorum Gönder